5 Ekim 2011 Çarşamba

BİLİM İNSANLARI ve TARAFSIZLIK



                          Türkiye'de çoğunluğun görüşüne göre "Bilim adamı tarafsızdır, tarafsız olmalıdır." Bu genel görüş üzerinden sorgulamamız gereken ilk unsur; tarafsızlığın ne olduğu ve “tarafsız olmak” kavramından ne anladığımızdır. Yaşadığımız toplum şartları, sosyal ve siyasal kimliklerimiz de hesaba katıldığında daha karmaşık bir soruyla karşı karşıya kalacağımız anlaşılmaktadır. Tarafsız olmak bir yana, “tarafsız kalabilmek” mümkün müdür?
            Bilim insanlarının tarafsız olmak ya da objektiflik esasını savunarak tam olarak neye işaret ettikleri kişiler üzerinden çeşitlenebilir. “Tarafsız olmak”, bence sorgusuz-sualsiz, baskın ve güçlü siyasi ve sosyal anlayıştan bağımsız olarak bilim yapmak anlamına gelmektedir. Tez araştırmaları, bilimsel bulgular ve yayımlanan literatürün kurulu düzeni eleştirmekten kaçınmaması ve kişisel önyargılardan arındırılabilmiş olmasıdır tarafsızlık. Peki “tarafsız kalabilmek” ne anlama geliyor? Bilim insanlarının en ilkel canlı yapısından, biz insanların düşünce sistemleri, tutkuları, ideolojileri ve fizyolojilerine kadar anlamlandırmaya çalıştıkları evrenimizin sırları; günümüzde fonlar, kaynaklar ve siyasi gücün desteğine muhtaç durumdadır. Bilim insanlarının toplum ile kurduğu iletişim ve halka yaptıkları açıklamalar da aynı güçler tarafından kontrol edilmektedir.  Tüm bu duruma tek bir gerçekliğin hakim olmadığı sosyal bilimler yönünden bakacak olursak; sorulan soruların bilim insanlarını götürebileceği sonuçlar toplumda güç sahibi bazı çevrelere zarar verebilir. Tüm bunlardan etkilenecek olan yine anlaşılacağı üzere bilim insanı ve özgün bilim literatürüdür.
            Gerçeği arayan bir kişinin, hakikatin hangi alanda olduğu göz önüne alınmaksızın, bilimi tarihi ve sosyolojik kökünden ayırmaması gerekmektedir. Ülkesinde çalışan sosyal bir bilimci için araştırmalarının toplumun ve kültürün bir parçası olduğunun kabul edilmesi; farklı kültürlerin ürünleriyle çalışan bilim insanlarının ise; yaslandıkları kuramların arka planlarını açıklamaları gerekmektedir. Aksi takdirde belli bir tarihi dönemin ve toplum biçiminin ürünü olan görüşleri değişmez doğrular gibi vererek yanıltıcı olabilir, kredibilite kaybedebilirler.
            Bu ilkelere dayanarak bilim yapmayan bilim insanlarının tümü uzman oldukları alanlar konusunda taraflı olarak çalışmakta ve ürün vermektedirler. Eğer amaç belli bir tarihin ve toplumun ürünleri ve kuramlarını savunmak ise; çalışmaların başında ilgili herkes haberdar edilmeli ve bilim adamının duruşu belirlenmelidir.  Bu, bilimsellik kadar bilim ahlakı ile de doğrudan ilişkilidir. Tarafsız bir konuda çalışmayan bilim insanlarının öncelikle hangi kuramlara ve tarafa yaslandıklarını açıklamaları bir gerekliliktir.
“Bilim adamı tarafsız olmak değil öncelikle dürüst olmak, taraf olduğunu ve ne tarafta olduğunu apaçık ortaya koymak zorundadır. Araştırma sonuçları; neyi açığa çıkarmak, açıklamak ya da neye/kime hizmet etmek için, hangi soruların sorulduğuyla doğrudan alakalıdır. [1]”. Eğer bilim insanı olarak ülkemizin meseleleri hakkında televizyona çıkıp görüş bildiriyorsak, gazetelere yazıyorsak aynı duyarlık ile davranmalıyız.
            “Bilim insanı” tanımıyla bağdaşlaştırılması gereken ilk özellik; bana göre tarafsızlık değil, tutulan tarafı bilim dünyası ve kamuoyuna yansıtmaktan kaçınmamak; özverili ve uzun çabalar sonunda elde edilen unvanların hak edildiğini göstererek açık ve korkusuz olmaktır. Tıpkı Rönesans bilimcileri ve çağımızın Ahmet Şıkları ve Nedim Şenerleri gibi.

KAYNAKÇA
Gölbaşı, Ç. (2009). “Tarafsız olmak” üzerine. İstanbul Kültür Üniversitesi.
Lowy, M. (2001). Sosyal bilimlerde tarafsızlık v bilimsel bakış açısı. Paris



[1] Gölbaşı, Ş. (Dr.), İstanbul Kültür Üniversitesi http://astronomy.ege.edu.tr/~rpekunlu/BGPop/SukranGolbasiGonderi.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder