28 Ekim 2011 Cuma

Alkol, Sigara, Öğrenci Evi ve Diğer Ölümcül Şeyler

**Bu yazı, yaz okulunda dersini keyifle aldığım hocam Yalçın Tosun'a adanmıştır.

Sanırım hepimiz, "Seni öldürmeyen şey güçlendirir" söylemini daha önce birkaç kişiden veya baş rollerinde Tom Cruise ve Cameron Diaz'ın oynadığı "felaket" filmlerden birinde duymuşuzdur. Bizi öldürmeyen şeyler gerçekten güçlendirir mi bir bakalım. Bugün ele almak istediklerim yukarıda sıraladığım üç büyük; alkol, sigara, öğrenci evleri ve birkaç korkutucu unsur daha olacak.
Biz, biz öyle bir neslin gençleriyiz ki; zamanımın çoğunu bilgisayar başında, facebook hesaplarımıza, "Kanka olmuş mu o gözlük neooo yaw.." -iki noktaya lütfen dikkat edelim- gibi içinde anadilimize yakın fakat, garip bir şekilde bir o kadar da uzak tabirler üretip, yayınlayarak geçirmekteyiz. Bu yazıyı hemen ilk paragrafından "akıllı bıdık", entelektüel, büyük ihtimalle de elinde sürekli siyasi kitaplar ve pek çok farklı gazeteyi birden taşıyan, hipster gözlüklü, rastalı bir üniversite öğrencisi yazıyor sanmayın. Ben de çoğunuz gibi saatlerce "geyik muhabbeti" yaparak vakit harcayan ve vampir gençler ile ilgili bir iki diziyi takip etmiş, normal bir gencim aslında.
2011 yılında üniversite 2. sınıf öğrencisi olan ben, bizlerden yaklaşık 40-50 yıl önce öğrencilik yapmış gençleri anlamakta bir hayli güçlük çekiyorum. Jenerasyonumuzun oldukça "homo" ya da onun gibi başka başka sıfatlarla değerlendireceği gençler varmış zamanında. Mesela çiçek çocuklar. Namluları çiçeklerle doldurur, aylarca duş almaz, çadırlarda şirinler misali toplu olarak yaşarlarmış. Okulumdan bir çocuğu tutup çevirsem bugün, neden yapıyorlarmış bunlar bu tip şeyler diye sorsam; "Ne biliyim ben yawrum ya" diyecektir muhtemelen. Merak etmeyecektir asla, ilgilenmeyecektir. Mesele geçmişte kaldığından ya da etrafında o tip kişiler bulunmadığından değil, bizim nesil merak etmeyen bir nesil olduğundan.
Biz, biz öyle bir neslin gençleriyiz ki; kan içip kızılcık şerbeti demeyi iyi biliriz. Özgür irademizle seçerek geldiğimiz lisans eğitimimiz boyunca projeler, makaleler ve ödevler yazmanın "yaşam için öğrenmek" kalıbına ters düştüğünü iddia ederek sürekli olarak yakınırız bu tip sorumluluklardan. Yine de katlanarak bu zorluğa ya kopyala- yapıştır metoduyla; ya da başka birinin eline bir miktar para tutuşturarak hallederiz bu sorunumuzu. Oldukça dayanıklı, savaşçı bir neslin evlatlarıyız ne de olsa.
Daha ciddi sorunlarımız da mevcut tabii. Alkol ve sigara. Bu ürünlere gelen korkunç zammın ışığında kızarıp bozarıp yine de asla vazgeçmeyiz bu tutkularımızdan. Biz de ateşli, düşünen ve protesto eden bir grubuz pek tabii. Genciz, üniversiteliyiz, gelecek bizlerin elindedir ya; oldukça farkındayızdır bu durumun. Ailemden ayrı, bir öğrenci evinde yaşayan ben, fazlasıyla haşır neşirim sigara ve alkolle. Sanırım alkol ufkumu açıp, sanatsal yanımı destekliyor. Rimbault gibi sembollerle konuşup, anlatmam gerekeni daha dolaylı, karmaşık bir yoldan aktarmayı seviyorum. Sigara ise tüm mevsim kreasyonları için fevkalade bir aksesuar, ellerden düşmeyen, mükemmel bir "cool" luk aşısı. Hele bir de cüzdan ve son model bir smart phone ile desteklenirse alın size modern Athos, Porthos ve Aramis. Sizi durdurabilene aşk olsun! Bizim nesil imajına, dış görünüşüne düşkündür. Hangimiz sevmiyoruz ki insanların bize imrenmesini!            
Öğrenci evleri, hafifçe üzerinde durduğum o büyük tuzak. Öğrencilerin yaşadıkları apartman daireleridir bunlar, hepiniz bilirsiniz; ancak populasyon öyle dinamik, öyle değişkendir ki anlayamazsınız. Bir veya iki kişiyle başlayıp bazı günler 5, bazı günler 7; bazı günler ise 22 kişiyi barındırabilir bünyesinde. Şimdi düşünüyorum da daha önce bahsi geçen "toplu yaşam" kavramı sanırım bizim jenerasyona da zannettiğim kadar yabancı değil. 22 kişilik bir geceden arta kalanlar ise; 50 boş şişe, 50 kutu sigara, fazlaca pişmanlık yaratan bir ton facebook ve cep telefonu mesajı, yanmış, lekelenmiş koltuklar, polis uyarısı, baş ağrısı ve komşularınızın nefret bakışları... Ertesi gün kendi kendinize verdiğiniz ve çok yakında yeniden bozulacak sözler: "Bir daha...Asla!"
Anlattığım gibi bizim neslin de sayısız sorunu mevcut. Herkesin bizleri eleştirdiğine bakmayın siz! Ne kabarık yapılacaklar listeleriyle çıkıyoruz bu hengamenin içinden bir biliriz!
1. Aspirin al!
2. Ödevini geçen hafta yaptırdığın o çocuğun numarasını hatırla!
3. İnsanları evinden bir şekilde dışarı çıkar!
4. Komşuları polisle bu kadar samimi olmamaya ikna et!
5. Telefon, sigara paketi ve anahtarını almayı hatırla; ne olursa olsun seni onlar yarattı!
6. Sevgilinin internet hesaplarına gir- şükürler olsun ki; bilmem kimin fotoğraflarını görünce saygı maygı dinlemeden onun şifrelerini alabilmiştin- ve sarhoşlukla atılan mesajları imha et!
7. "Kardeşlerinle" buluşacaktın, yine alkol, yine sigara yine vesaire vesaire...
Bu liste buna benzer onlarca maddeye daha açık aslında, ancak savaş yaralarımız bunları yazarak değil sararak iyileşiyor bildiğiniz üzere.
Bakıyorum da hayatlarımızın dilemmalarına, acı gerçeği görüyorum ister istemez. Bizi öldürmeyen tüm bu şeyler güçlendiriyor gerçekten de. Bu döngüyü sürekli olarak tekrarlama gücü buluyoruz kendimizde. Çiçek çocuklardan kokuşmuş gençlere, protestoculardan pornoculara, solculardan sol şeritçilere dönüşerek ilerliyoruz. Nesi kötü bu dönüşümün, nesi garip karşılanıyor onu da bilmem. Diğerleri de karavanlarda kalıp, konserlerde bağrınıyor, Hendrix ve Janis gibi ucubelere benzeyip, kaldırım taşı altında kumsal arıyorlardı ya neyse...

1 yorum:

  1. Ögrenci evini paylaştıgın kisi olarak evimizle ilgili negatif tespitlerine kırılmış olsam da neredeyse hergün tartıstıgımız ve en azından kendimiz icin bir cozum yolu bulmaya calıstıgımız bu başlıkla ilgili ilk ve umarım son olmayacak yazın icin kutlarım A.T.

    YanıtlaSil